. k e r e s t e

d e r g i

Öykü

İmtiyaz Sahibi Kıllar

TARIK TEKOĞUL - 05 OCAK 2022

Karanlık ve izbe bir yerdeler. Gölgeleri duvarlarda, masadaki mumların ışığıyla iç içe geçiyor.

Yönetici Bey sunumunu bitirince bakışlarını ülkenin en kodaman insanlarının toplandığı odaya çevirdi. Küba purosundan güçlü bir nefes daha alıp ceviz masanın üstündeki kafatasında söndürdü onu. Herkesin dikkatini topladığını düşününce konuşmaya koyuldu:

“Dostlarım, masaya muhtelif yerlerimizden düşen kıllarımız dünya hayatının maliyetidir. Bunu unutmayın. Düşecektir hep, çünkü cennet haktır. Cennete en benzediği anda dünya, düşecektir. İhale aldığımız masalara, belediye başkanlığı mazbatasına, hatta çocuğumuzun sünnet düğününde pilavımızın içine. Mutlaka düşecektir. Çıldırmak üzereyim. Başta buna alışırım sanmıştım. Bununla yaşamayı öğrenirim.”
“Mesela,” dedi Gözlüklü Bey, korkarak Yönetici Bey’e dikti gözlerini, lafını kesmişti.
“Devam et,” dedi öfkesini yuttuğunu fazlaca belli eden Yönetici Bey.
“Mesela Yönetici Beyim, dediğiniz aklıma yaşadığım bir anıyı getirdi: Büyük dondurma dolaplarını bilirsiniz, iki kapağın ortada birleştiği yeri de, dolabın kenarlarından dondurma almak pek zahmetli bir iş değildir, rahatça çekip alırsınız dilediğiniz dondurmayı.” Dudağını büzüp devam etti: “Külahlı ya da saplı, plastik kaplara koyduklarından da olabilir, bazısından bedava da çıkıyor, tamamen sizin tercihiniz. Ama dolabın ortasında kalan dondurmalardan almak bileğinizin üstü kapağa sıkıştığı için pek külfetlidir. İnsanoğlunun çıkmazı bu. Dolabın ortasındaki dondurmaları, kenardaki dondurmaları aldığı kadar kolay alamayacak. Belirtmek istedim.”
Gözlüklü Bey’in konuşması bittiğinde diğer beyler kafalarını usulca Yönetici Bey’e çevirdiler, konuşmasını beklediler. “Evet,” diye derin bir nefes verdi Yönetici Bey.
“Gözlüklü haklı, örnekler çoğaltılabilir.”
“Mesela,” dedi Saçsız Bey, “gençliğimde saçlarım vardı. Uzun ve dalgalı, ama haftanın herhangi iki günü asla aynı olmuyorlardı, şekilleri ve yoğunlukları değişiyordu. Büyük şampuan firmalarının söylediklerinin aksine saçlarımızın bir standardı yok, asla da olmayacak. Buna kafayı çok taktım ve saçlarım döküldü. Şimdiyse başka önemli meseleler üzerine kafa yoruyorum.”
“Dostlarım!”
Otoriteyi kaybetme korkusuyla sesini yükseltmişti Yönetici Bey. “Haklısınız. Eminim başka örnekler de getirebiliriz konuya. Ama nereye varacağız? Bu hakikatleri insanlara nasıl ulaştıracağız? Üstünde durmamız gereken konu bu.” İnce bir öksürükle sözü kesildi yine, masadakiler usulca Politik Bey’e çevirdiler kafalarını.
“Dostlar biliyorsunuz,” ince bir kahkahayla kendi konuşmasını böldü Politik Bey. “Zamanında çok bayrak asmışlığım var. Hakikatimizi insanlara ulaştırmada ise tecrübelerim önümüzde duran karanlığa ışık tutabilir.”
Yönetici Bey şampanya rengindeki tavana dikmişti gözlerini, köşedeki ıslaklık dikkatini çekince bebeklerin yeni bir şey keşfettiklerinde yaptıkları gibi çattı kaşlarını. “Neden?” dedi. “O leke neden orada. Rutubet ve nemin arasındaki farklar, meteoroloji ve iklimin mimariye etkisi falan umurumda değil. Orada ve üzerine getirilmiş hiçbir çok bilmiş tanım orada olduğu gerçeğini değiştirmiyor.” Aynı anda olmasa da masadakilerin hepsi omuzlarını silktiler, Politik Bey hariç. Politik Bey, “o baktığımız her yerde var,” dedi. “Lanete benziyor. Hayatımıza devam edebilmemiz için kör olmamız ya da diğerlerinin görmeye başlaması gerek. Böylece bir anlama kavuşacak.”
“Hayır,” dedi Politik Bey. Sesinde kendinden emin bir tını vardı. “Bu imkansız. İnsanları tanıyorsunuz dostlarım. Bağırsaklarında bir kilo pislik taşımıyormuş gibi davranıyorlar. Bazısına sorsanız tanrı olduğuna emin. Bazısıysa çocuklarına ya da dizel arabalarına tapıyor. Onlara bel bağlayamayız.”
Bir süre bu sözler nihai hakikat gibi asılı kaldı odada. Sonra “ama,” dedi Ketum Bey. “Devrim gökten inmeyecek. İnsanlar getirecek onu. Devrimci olduğumuzu sanıyordum. İnsanlardan ümidi kesemeyiz.”
Kafasını hızlıca sağa sola salladı Yönetici Bey. “Bu bahse otuz yıl sonra devam ederiz. Şimdi toplantımızı nihayete erdirmek için kutsal yeminimize geçmek istiyorum. Lütfen ayağa kalkın. Bugün 3 Kasım 2023. Bizler postmodern dünyanın, uçkuru çözülmüş ekonomilerin, iki seçim arası bocalayıp duran hükümetlerin kendine yer bulduğu yeryüzünün cengaverleri; Gucci’den gayrısını giymeyeceğimize, Merso’dan aşağısına binmeyeceğimize ve dünyanın bugün de sonunu getirmeyeceğimize taşınır ve taşınmazlarımız üzerine ant içeriz.”

 

TARIK TEKOĞUL

Şüheda
EDİTÖR