. k e r e s t e

d e r g i

Deneme

Bir Kaybedişin Düşündürdükleri

FATİH KANPARA - 15 HAZİRAN 2021

16 yıl önce Çengelköy’de ılık bir sonbahar akşamını boğazı seyrederek geçirdiğimiz sırada sınıf arkadaşımın telefonuna bir mesaj geldi. Mesajda; El Kaide tarafından Ürdün’de bir otele bombalı saldırı düzenlendiği ve saldırıda kızıyla birlikte Mustafa Akkad’ın da ağır yaralandığı yazıyordu. Nitekim Akkad’ın kızı o anda, kendisi ise saldırıdan iki gün sonra can verdi.

“Çağrı”nın ve “Çöl Aslanı Ömer Muhtar”ın efsane yönetmeni Akkad, ölümünden önceki uzun yıllarını; Filistin’i, Selahaddin Eyyübi üzerinden anlatacağı yeni filmi için finansman arayarak geçirmiş ve bir türlü o finansmanı bulabilecek pozisyona gelememişti.

Yapımları dünya çapında ses getirmiş, filmografisine başyapıtlar koyabilmiş, Müslümanların tarihe olan katkılarını ve yine Müslümanların tarihten yedikleri kazıkları modern zamanlara ustalıkla anlatabilmiş içeriklerin sahibi Akkad, nasıl olmuştu da sayısız dolar milyarderini barındıran ve yıllar boyunca bünyesinde İsrail gibi bir kanser taşıyan İslam coğrafyasından, Müslümanların Filistin denilen coğrafyadaki meşruiyetini anlatacak filmi için birkaç yüz milyon dolarlık bütçeyi temin edememişti? Soru uzun ama cevabı da çok fonksiyonlu bir denklem. Cevabın temelinde ise Müslümanların tarih sahnesinden el çektirilmesinin sebeplerine vereceğimiz cevap yatıyor aslında ama bu konuya girersek yazı uzar gider. Bunu başka bir yazının konusu olarak saklı tutmak adına şu kadarını söyleyebiliriz belki:

Müslüman topluluklar olarak biz, bizi modern zamanlara taşıyacak sorular değil, kendimizi konfor alanlarımıza hapsedecek sorular sorduk çoğu zaman. Düşünce değil hamaset üreten mekanizmalara alabildiğine prim verdik. İçeriklerden daha çok karizmatik figürlere, orijinal olmaktan çok modern diktatörlüklerin dayatmalarına rağbet ettik. Mesela; İslamı bugünün dünyasında meşru kılacak hamleleri yapmak yerine teferruatlarla vakit harcadık. Çünkü ihramlıyken yanlışlıkla mahrem yerlerimizin açılmasına tekabül eden cezai müeyyide ya da sakızın veya sigaranın orucu bozup bozmadığı gibi meseleler İslamla olan bağlarımızın(!) konforu açısından çok önemliydi.

Biz, siyaseten topraklarımıza hakim olacaktık ve o hakimiyet bizi kılcal damarlarımıza kadar taşıyacaktı yanılsamasıyla yıllarımızı hiçbir entelektüel çabanın ve fikri arka planın içerisinde olmadan heba ettik. Konfor alanlarımızdan bir an olsun çıkıp dünya çapında ses getirecek ve “bizim” diyebileceğimiz tek bir düşünür çıkaramayarak kendimizi protesto metinlerine ve nihai bildirilere hapsettik. Fail olmadan lafazan olduğumuzda onursuz yakarışlar, düşünceyi öldürüp hamaseti var ettiğimizde ise sloganlar ve gerekçesiz umutlar yakamızı hiç bırakmadı.

İşte dünya çapında ve ilk defa “bizim” diyebileceğimiz bir içerik üreticisi Mustafa Akkad’a, bu çerçeveden baktığımızda karşımıza bütün rahatını ve varlığını kaybetmeyi göze alan bir prodüktör, bütün dayatmalara karşı koyan özgün bir yönetmen ve ezberleri – dayatmaları değil düşünceyi önemseyen bir entelektüel portresi karşımıza çıkar.

Bugün artık Akkad yok. Aslında daha kahredici olanı, yeni Akkad çıkaracak entelektüel çabamız da yok. Bu yüzden mesela, bugün en sıcak gündemimiz olan Filistin’i bir “Schindler’in Listesi “ veya bir “Piyanist“ kalibresinde anlatacak projeksiyonlarımız – prodüksiyonlarımız olamayacak hiçbir zaman.

Günün sonunda bize, dedelerinin bile şahit olmadığı Nazi canavarlığına her defasında atıf yaparak İsrail’in meşruiyetini savunmaya kalkanlara; “Bırakın bu kalpsiz gözyaşlarını: Eğer gerçekten bir kalbiniz olsaydı bugün Filistin için ağlardınız.“ demek kalacak.

Bütün bunların yanında modern zamanlara taşıyabildiğimiz değerlerimizi yok eden şuursuzluğumuzla, boş vermişliğimizle ve neye ne şekilde hizmet ettiği belli olmayan ama kendini İslamın mutlak hakikat yorumu olarak gören El Kaide gibi yapılarla hesaplaşacak gündemleri maalesef oluşturamayacağız.

 

FATİH KANPARA

Şüheda
EDİTÖR