göz gözü görmüyor bu derinlikte her yer sesin
ve sessizliğin
bütün tarifler kendi çapında umutsuz
ve apar topar tutuklandı evsizliğim
yaz işte dünya özgür geberdi
kendini her saniye tekrar etmek denli
kanatlarını yanına almayı unutmuş meleğimi astılar benim
kimseyi tehdit edemiyorum artık
şimdi efendi efendi kaldırın elleri
belli mi oluru kalmadı bu işin anlıyorsun
konu ne zaman insana gelse susmalar ağlıyoruz
seni bütün zarif yangınlardan çıkarıp almıştım bir masala
ve bu kısımlarda biraz da biz
bulutların izlediği zerreler olarak parçalara ayrılıyoruz
aramızda kalsın dik kafalı hayallerimiz olur mu
bazı ölümler yaşayanlardan kat kat artist
ziftin beyaza düşmesi denli çarpıntı yapıyor bende uykular
gölgeler yürüyor paltomun ceplerinde
gerisi sırf teferruat ve mütemadiyen kapris
sana bir sayfa dolduruyorum maalesef içinden canlı çıkamayız
çünkü nabzım attıkça tayfalar gemiyi batırdı bende
küflü halatlar gibi koparken saçlarım başımdan
korkmaksa bu korkuyorum bütün zeminlerden yeminle
zordur yara izlerinden patlamış tohumların meyve vermesi anılarda
tanıdığın kelimeler çizeyim diyorum ağzıma
yine üstüm başım şiirle karışık kan
her sesten alacaklı bir susmuşluk
şimdi her gidişten payıma düşen bir çocukluk ağlar
bir sürü neden var gecikmiş yine biliyorum tamam
ve çıplak yüzlerin ellerime çapaladığı o titrek yangınlar
sen bir kuşun göğsümdeki mezarının üstünde uçuyorsun
yapraklarını döken o ağacın daha kanı pıhtılaşmamış dallarına konuyorsun
sen özlediğim ne varsa onları kanatlarına dönüştürüyorsun
ve ben bu oyundan çıkıyorum
çünkü sen kaybettiğim ne varsa kendinden biliyorsun
AYKUT AKGÜL