Bir gösteri ve reklam çağında yaşıyoruz. Öyle bir çağ ki bu, tasvirler nesnelerin kendilerine, kopyalar gerçeklerinin asıllarına ve dış görünüşler insanların özlerine tercih edilmektedirler.
Gösteri(ş) ve reklam tüm insanlığın etrafını kuşatmakta, toplumlar ve bireyler 7/24 bir gösteri(!) sahnelemekte ve tüm fiiller gösteri ve reklamı ayakta tutmak için var olmaktadırlar. Hiçbir oluşum ya da nesne reklamsız düşünülememekte, reklam ya da gösteri tüm varlığı esiri altına almaktadır. Artık gerçek yoktur, medya kanallarının ürettiği sahte gerçeklikler vardır. Anlam yitirilmiştir, yalnızca biçim vardır. Kişilerin değerleri ya da toplumsal statüleri, ahlak/bilgi/tecrübe yerine dış görünüşleri tarafından belirlenmektedir. Gösteri/reklam kendisinden başka bir gerçekliği kabul etmemekte, tüm birey ve kitleleri iletişim araçları ile işgal ederek gerçek yaşama alanı bırakmamaktadır. “Gerçek yaşam” olarak temsil edilen şey aslında sahtenin daha da gerçekçi bir hale büründürülmüş gösterisinden ibarettir.
GÖSTERİ ÇAĞININ İNŞASI
İçerisinde bulunduğumuz bu gösteri(ş) ve reklam çağına bir anda gelmedik. Tarihsel süreçler içerisindeki bir takım gelişmeler gösteri çağının ortaya çıkmasında ön ayak oldu. Aşırı veri birikiminin muhakemeyi hükümsüz kılması, kitle iletişim aygıtlarının doğurduğu ve büyüttüğü türev evrenin gerçekliğin yerini alması ve imgeler dünyasının zaman içerisinde evirilmesi reklam çağımızın kurulmasında başat rol oynadılar.
Hakikatin Yitirilmesi
Tarihin hızlanması, bilimsel devrimler, küresel çağın kuruluşu vs. gelişmeler ile birlikte müthiş bir veri yığılması açığa çıkmış oldu. Eski zamanlarda tek bir kişi kendi dönemine kadar üretilmiş olan neredeyse tüm bilgilere erişebiliyorken, artık tek bir kişinin daraltılmış ve yalnızca kendi alanı ile ilgili dahi üretilmiş tüm bilgilere erişebilmesi imkânsız bir hale gelmiştir. İşte bu, hayatın her alanında meydana çıkan veri yığını insanın kendi aklı ile bir gerçeğe ulaşmasını imkânsız kılmaktadır. Muhakemenin devre dışı kaldığı bu çağda herhangi bir kimse neyin hakikat neyin sahte olduğunu anlayabilmek için uzman kimselere mecbur bırakılmıştır. Fakat fazlasıyla öznel bir yapıya bürünmüş bilim dünyasında artık tek bir konu üzerinde dahi farklı görüşler mevcuttur. İşte bu nedenle hakikat ortadan kaybolmuştur, artık yalnızca yorumlamalar var olmaktadırlar. Sonsuz konuda sonsuz yorumsama ile karşı karşıya kalan insan, artık aklı ile değil duyguları ile karar verecektir. Tam da bu noktada reklam ortaya çıkacak ve kişiye sonsuz sayıdaki ürün/fikir/yorum arasından hangisini seçmesi gerektiğini reklam söyleyecektir.
Türev Evrenlerin Doğuşu
İnsanlık uzun bir müddet tek bir hakikat evreninde yaşadı. Henüz iletişim araçlarının var olmadığı zamanlarda tek gerçeklik tüm toplumu kuşatmaktaydı. Ancak iletişim araçlarının doğuşu, gelişimi ve yaygınlaşması zihinlerimizde gerçekliğin bir kopyası olan türev evrenleri inşa etti. Gerçek hayatta yaşanılanları daha büyük gruplara ulaştırabilme derdini taşıyan bu araçlar, zamanla algı yönetimi ve kitlesel manipülasyonun keşfedilmesi ile birlikte gerçekliği yeniden kurmak için kullanılır oldular. Bu saatten sonra gerçek dünyanın hakikatleri ile türev evrende (kitle iletişimin sağladığı imkânlar dâhilinde) üretilen hakikatler farklıydı. Fakat ilerleyen teknoloji tüm toplumu medyatikleştirdi. İletişim aygıtlarının her taraftan kuşattığı bir zaman diliminde gerçekten daha fazla onun türevi (gerçeklikten türetilmiş olanı) ile karşı karşıya kalan insan için hangisine inanacağını kestirmek zordu.
İmgelem Dünyasının Dönüşümü
İmgeler, gerçekliği temsil için ortaya çıkartılmış araçlardır. Modern kentlerde artık gözümüzü çevirdiğimiz her bir noktada mutlaka bir imge ile karşı karşıya kalmaktayız. Tabelalar, ikaz levhaları, trafik işaretleri, neon lambalar vs. ile dolu imgeler şehrinde modern insan imgeler olmaksızın hareket edememektedir: Artık gerçeklikten çok gerçeğin imgeleri ile karşılaşmaktadır. İlk olarak gerçekliğin / gerçek varlıkların bir yansıması olarak doğmuş olan imge öyle bir noktaya gelmiştir ki artık gerçekliğin yerini işgal etmektedir. Her geçen gün sonsuz sayıda sahte hakikatin üretilmekte olduğu dünyada imgeler gerçeklikle bağlarını kopartmış ve gerçeği referans gösterme ihtiyacını dahi yitirmiştir. Karşımızda kendi gerçekliğini aşmış, gerçekten daha işe yarar ve daha gerçekçi gözüken bir imgeler evreni vardır.
MUSTAFA ÖZDEMİR