. k e r e s t e

d e r g i

Deneme

Seçenekli Seçeneksizliklerle Kuşatılmak

FURKAN SOYLU - 12 TEMMUZ 2021

“İnsan her zaman kendisini belli kavşak noktalarında bulur,

yani tek bir yolu seçmek zorunda değildir, hiçbir yol kendisine kapalı değildir.

Seçimini kendi şahsî fikri ve iradesi ile yapmaktadır.”

— Murtazâ Mutahharî *

Başlığa taşınmış olan seçenek ve seçeneksizlik kavramları, birbirinin karşıtı olmasının yanında birlikte de söz konusu olabilirliğini ele alan bir yazının muhtevasını sunuyor okuyucuya. Seçeneklerle kuşatılmanın altını kazmaya, seçeneklerle ilişkilerimizi tartaklamaya çalışacağım.

Dünyaya gözünü açtığından itibaren insan kendini diğer varlıklardan ayıran özelliklerini fark eder. Düşünmek-Konuşmak (nâtık) bunların en başında olan, insanın insan olmak bakımından tanımını yapmamızı sağlayan ayrım olarak ifade edilen özelliğimiz. İnsan, düşünerek hareketlerine bir düzen bindiriyor. İnsanın düşünmeyle gerçekleştirdiği eylemlerinden birisi, tercihlerde bulunması olarak kendini gösteriyor.

Tercihlerde bulunması kişinin hayatının her ânını kuşatmış vaziyettedir. Sürekli bir halde bir şeyleri başka bir şeylere yeğlemektedir. Tercihte bulunması, seçebilmesi kişinin aklının kendilik-bilinci ile kullanımı sayesinde nitelik kazanabilir. Hür olan insan kendinden ve eylemlerinden sorumlu olduğunu hissedebilir: Seçebilmek için ayırt edebilme vasfını (temyiz) dinamikleştirmesi, ayırt edebilmek için ise seçeceği şeye dair bilgisi gerekiyor. Seçeneklerin mahiyetine dair bir bilgiyi edinebilmesi için insanın seçeneklere dair bir soruşturma gerçekleştirmesi gerekir. Temyiz, tercihlerinde kişiye hür olmanın ve seçimlerinden sorumlu olmanın deneyimini kazandırır. Seçeneklerini kendisi var edebileceği gibi ona sunulmuş seçenekler de vardır. Sunulmuş olanların arasından tercih yapılması belki de insanın kendisinin var ettiği seçeneklerden daha bunaltıcıdır.

Sunulmuş seçeneklerin muhatabı olduğu andan itibaren kişinin bazı sorular sorması gerekiyor.

Sunum kimden / Sunan kim? Sunulanların mahiyeti ne? Sunulanlardan biri neden diğerine tercih edilmeli? Sunulanlar neden bana sunuldu? Sunulanlarla ilişkim, sunanla ilişkimi nasıl şekillendirecek? Sunulanların arasından seçeceğim herhangi bir tercih, seçenekleri sunanın kafasında beni nasıl resmedecek? Elbette bu sorular çoğaltılmaya müsait.

Sunulmuş seçeneklerden en tatsız olanı iki seçenekten ibaret olanlardır. Şu ya da bu. İki seçenek arasından birini seçmenin gerçekte anlamı nedir? Neden ikisinden birisini seçmeliyim? İkinci bir seçeneğin varlığı aslında bize seçenekler dizisini sorma-soruşturma hakkını da vermelidir diye düşünüyorum. İki seçenekten birisini seçmekle aslında ben bir seçenek yapmıyorum. Sunulan iki seçenek arasından iyi olanı, kötü olana -her ikisi de kötü olabilir- tercih etmekle baş başa kalmış oluyorum. Kötünün iyisinin tercihinde bulunmak gibi bir durumla karşılaşıyorum. Seçeneklerin kuşatmasına ve manipüle edilmesine maruz kalmamışsam eğer bu ayrımı yapabilmek hakiki anlamda benden teşekkül edebilir. Soru sormak ve soruşturmak için müsaade istemem söz konusu dahi olmamalıdır. Bana sunulan şu ya da bu seçeneğe karşı üçüncü bir seçenekte bulunamıyorsam (teklif), üçüncü bir seçeneğin imkânını düşünemiyorsam “seçenekli seçeneksizleştirilmişlik” ile karşı karşıyayım demektir. Bir örnekle anlatmak istediğimi pekiştirebilirim sanırım.

The Matrix(1999) filmindeki mavi ve kırmızı hap… Hapları sunarken iki hapa da belli sonuçlar yüklenmiştir. Her seçenek kendisine yüklenen, kendisinin taşıdığı sonuçlardan ibarettir. Kırmızıyı tercih etmesi, mavi ile kırmızının arasında bir ayrım yaparak kişinin kendi-bilinci ile mi gerçekleşiyor? Mavi hapın içeriğini, yani uyandığında istediğine inanmayı tercih edebilir miydi? Elbette evet. Kırmızı hap ile sunulanların manipülasyonu altında kalmış olan arkadaş, kırmızının seçilmesi için mavinin orada olduğunun farkına varamadı. Hapları sunan, muhatabı kırmızıya yöneldiği esnada sunduğu seçeneğe dair vaadini yani gerçekleri deklare etti. Gerçeğin vadedilmesi, seçeneklerin en kullanışlı sunulma ve gerçeğin başka olabileceğini düşündürmeme biçimidir. Kırmızıyı tercih ettiğimizde sahibi olacaklarımızın bize neleri kaybettireceğini durup düşünmemiz gerekiyor. İsmet Özel’in “Surat Asmak Hakkımız” kitabında sözünü ettiği gibi, bize bir şey verenler bizden ne aldıklarının hesabını vermelidir. Mavi hapın neden seçilmemesi gereken bir seçenek olarak sunulduğunu durup düşünmemiz ve bunun için kişinin, kırmızı hapı tercih ettiğinde sahip olacaklarının cazibesini düşünüp durmaktan yakasını kurtarabilmesi gerekiyor.

Bize sürekli bir şeyler sunanlar olacak. Seçeneklerle sürekli yüz yüze geleceğiz ve o seçenekler arasından tercihlerde bulunup duracağız. Ne zaman ki sunulan seçenekleri irdelemeye başlarsak, işte o zaman sunulanın özüne ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Böylelikle, seçenekleri bize sunanları da  rahatsız etmeye başlamış olacağız. Sunulanlardan kuşkulanmakla belki de kendiliğimiz ile olan ilişkimizi yeniden başlatacağız. Kendiliğinin anlamıyla bir kere buluşabilen kişi, artık ona sunulan seçeneklere dair dakik bir idrakin sahibi kılabilecektir kendisini.

 

* Murtaza Mutahhari, İnsan ve Kader, çev.: Fatma Bostan, İstanbul: Akademi Yayınları, 2. Baskı

 

FURKAN SOYLU

Şüheda
EDİTÖR